12 Ocak 2009 Pazartesi

Meraba

Yazıcam demiştim de yazmadım dimi, açıkçası unutmuştum bile ben burayı, alışkanlığı tekrar kazanmak lazım, dürtün arada beni; okuyan varsa tabi.
Bi bakıma daha iyi, zaten çok kişi bilmiyor, bilenler de unutmuştur; kendim yazar kendim okurum; kendi ateşimde kavrulurum.

Buraya bi tema bi olay katmam lazım. Mael ve Storm'u tekrar ortaya çıkarmayı denedim ama bulamadım onları. Ekrem var işte bugünlerde, bi de eski dostum var. Adını bilmiyorum, şu ikisini ararken buldum, beni izliyordu. Eh, madem bu eski dostum var, onunla konuşur gibi yazayım, okuyup gücenecek kimse yok, en azından şimdilik; hem de bir tarafı sessiz diyaloglar yazmak daha kolay. Hayır, monolog değil bunlar. Yani aslında biraz paradoks. Hani ben kendimle konuşuyorum. Şimdi tek kişi var, ama iki fikir var. Ama bi fikir sessiz. Ama o bir fikir, yani düşünüyor, yani var. Ya da fikirler düşünmez mi acaba, tek başlarına aslında sonsuz yobaz mıdır bir fikir? Eh, bunu çözmek zor, hani tanımları termimolojiyi belirlemek lazım da şimdi hiiç uğraşamam, isteyen varsa buyursun.

Eski dosta bir isim lazım ama dimi. Hmh. Dostumun cinsiyetini bilmiyorum, hatta cinsiyeti olup olmadığına emin değilim. Dedim ya, ben mael ve storm nerede diye aranırken, o durmuş beni izliyordu. Ne giydiğini de bilmiyorum, sanırım bir trençkotu (böle bi kelime var mı ya da böyle mi yazılır bilmiyorum, içimden geldi yazdım) vardı. Myterious Stranger mübarek. Ama bir isim lazım, Mysterious Stranger çok uzun. Sanırım ona Mhar adını vereceğim. Mharla'dan geliyor. Mharla benim world of warcraft'ta uzun bi süre oynattığım karakter, anlatırım bi ara.

Eh. Kızmıyosun dimi Mhar, sana isim falan takıyorum. Biraz Doors dinledim, şimdi de "Oldies" listemi açtım. Fallout sağolsun, Maybe ile, A Kiss to Build My Dream On ile alıştırdı bizi. Tabi evde her yaşta babam sayesinde dinlediğim sınırsız yabancı parçanın da etkisi az değil. Ahh, birşey yazacaktım, bir konu vardı aklımda ama neydi. Yasemin Mori de iyiymiş bu arada. Açsam mı biraz.. boşver sonra açarım. Ink Spots iyi şimdilik. oooh, ella fitzgerald-fever girdi. Şahane. Müzik ne güzel birşey. Fever! In the mornin', fever all through the night.. Hey hey. Dostum iyisin. Mhara da sever bence Fever'i, gerçi susuyor hep beni izliyor o. Belki de beni seviyodur.

Ee Mhar nasılsın?

...

Sessizliğini iyiye işaret alıyorum, zira beni izleme konusunda bir derdin varmış gibi görünmüyor. Ben de iyiyim sağol. Ama biraz kafam karışık. Şeyi hatırlayamıyorum ya, birinden hoşlandığını nasıl anlıyodun? Hani "hoşmuş" demekten ötesine geçtiği an ne zamandı? Gözlerine bakıp kaybolduğun an mıydı? Öyleymiş gibi geldi ama baktım ki ben artık gözlerde eskisinden fazlasını görüyorum, gözlerin derinlerine inmek kaçınılmaz oluyor pek çok zaman, kaybolmaksa daha zor. Belki buna rağmen kaybolmam bir işarettir. Yoksa o an, dönüp sana gülümseyişini gördüğünde içimin güldüğü an mıydı? Belki, ama ya etrafında olmak benim içimi zaten güldürüyorsa? Yoksa o an onunla vedalaşmasından bile hoşlandığını farkettiğin an mıydı? Ama gerçekten hoşlanıyorsan hüzünlenmen gerekmiyor muydu?

Hatırlayamıyorum Mhar. Ama sen de susuyorsun. Eh, ben devam ediyorum.

Asıl soru geliyor. Neydi, neydi o sebep? Şey işte canım, hani, karşılık alacağına dair bir ipucu görmemiş olsan da, hatta alamayacağın olası olsa da bu duygularınla yüzleşmek... Niye bunu yapıyorduk? Bilirsin, yapıyordum bunu, eski dostum. Ancak bir süredir, sen biliyorsun ne zamandır olduğunu, çok farklı gidiyor herşey. Bir yere varmayacağını farkettiğim an kalıbına uydurup pis demeye başlamıştım olasılıklara. Ya da doğrudan durumu belli edip belki bir gün gerçekleşebilecek olanı, bugün, daha olasılık halindeyken öldürüyordum.

Peki şimdi ne değişti? Niye aklımda n"asıl yaparım, olur mu acaba, aman olmasın varsın.. ne güzel gözleri var ama!" diye düşünceler dolanıyor? İçimdeki romantik parazitin ölmediğine inanmalı mıyım? Buna inanmaya mı çalışıyorum, kendimi kendime kanıtlamaya? Yoksa böyle bir parazit hiç olmadı mı?

Biliyor musun Mhar, eski dostum, aslında umurumda değil. Geçen gün şu arkadaşıma söylediğimi hatırlıyor musun? Son derece samimiydim. Onunla bir şekilde iyi bir çift olma potansiyelimiz yüksekti, ama bugün değil. Belki bugün de olurdu kim bilir? Ama kimin umurunda? Arkadaşlık yeterden öte...

Gülümsüyorum şu an, çünkü içimdeki kiraz ağaçlarının çiçeklerini görüyorum. Kiraz çiçeği falan derken, öyle sakuradır japon işidir bir gönderme değil (zaten ona mı denk geliyor emin değilim). Tamamen kendime gönderme. Mhar, hatırlıyorsun değil mi kiraz ağaçlarını? Hani küçükken, dedemlerin pansiyonda hani, iki tane uzuuun ağaç vardı. Açardı çiçekleri pembe beyaz. Sonra dökülürlerdi, üzülürdüm. Meyve verirlerdi, pek de tatlı olurdu. Hah, neydi şu komşu kızının adı.. Onunla birer kap kiraz alıp çekirdekleri birbirimize ata ata, tüküre tüküre oynamıştık da pek eğlenmiştik, sen var mıydın o gün Mhar? Ve sonra yine çiçek açardı kiraz ağaçları...

...Ne diyordum, ah evet, arkadaşlık. Uzun süredir bu kadar samimi arkadaşlık hisleri içinde olmadığımı farkettim ya da böyle safça bir hoşlanma. Tabi eğer öyleyse. Bundan emin değilim, dediğim gibi. Eğer öyle değilse de, içimde birşeyler uyandı, eskilere uzandım, mutuyum. Eğer gerçekten hoşlanıyorsam da.. ne güzel işte. Bir fikrim var, acaba işe yarar mı.. Hm, denemeli. Üzgünüm ne olduğunu buraya yazamam, ama sen biliyorsun değil mi Mhar? Sen hep bilirsin. Seni orada beni izlerken bulduğumda bile biliyordun.

Eh, bu durumda acıktığımı da biliyor olmalısın. Hem işlerim var. Tekrar görüşene kadar, kendine iyi bak eski dostum.

Hiç yorum yok: