17 Ocak 2009 Cumartesi

Hala aynı sabahtayım, bişiler yaziym diyorum yine. Hadi biraz kendimden bahsedeyim.

Abilerim ablalarım, ben çok yalnız büyüdüm bilir misiniz? 9 yıl boyunca tek çocuktum, 1993te sevgili kardeşim dünyaya geldiyse de haliyle iletişim kurulabilir olana kadar ben daha da büyümüş, anlaşır hallere geldiğimizde ergenliğimi tamamlamıştım.

Tabi ki bahsettim yalnızlık, kapalı bir odanın içinde kalmak değil. Yani en azından kelime anlamıyla. Kuzenlerim vardı mesela, gelirlerdi; bir nevi kardeş gibi büyüdük, sık sık görüşürdük. Ama yine de giderlerdi. Yani bizim ev ve onların ev vardı. Bizim ev hali ve onların ev hali. Öyle depresif bir yalnızlık değildi benimki, ama yine de yalnızlıktı. Giderlerdi ve ben tek kalırdım.

Ailemin geri kalanı da hiç fena değildi. Annemle günlük olarak sürekli iletişim halindeydik, babamla oyunlar oynardık. Dedemle çok eğlenirdim; İstanbul'a halamlara gittiğimdeyse ayrı bir dünyaydı benim için. Babamla oynadığımız oyunları asla unutamam. Yatağa yanıma gelirdi, biz güya kovboy falan olurduk, babam birden heyecanla ileri bakar, "Apaçiler geliyor!" falan derdi. Ben de ileri baktığımda kafamda gerçekten bir grup apaçiyi atlarının üstünde görürdüm. Hemen yorganın altına girerdik. Babam sonra kontrol etmek üzere yorgandan çıkar, sonra bana ya temiz işareti verir, ya da amman amman diyerek yine geri girerdi. Sonra bazen uzanırdı dümdüz, al oyna bakalım derdi. Ben mesela kolunu alıp yukarı kaldırırdım, bıraktığım yerde kalırdı. Ağzını falan gülen kızan ağlayan şekillere sokardım. Üzerinde araba gezdirirdim. Güzel günlerdi. Annem de tam bir anaç insan modelidir zaten, hep üzerime titremiştir, hep destekleyip benimle gurur duymuştur. Beni temel reis ve transformer masallarıyla besler, yatmadan önce "Keloğlan" veya "İki dişli Üç dişli" gibi masallar anlatırdı. Ne değerli zamanlardı! Dedemle oyunlarımız apayrıydı. Dedem koltukta otururdu, ben ayaklarının önüne oturup bacaklarımı dizine uzatırdım. Güya dedem beni tutmuş olurdu, sonra ben arkada kuş var diyip dedemi kandırır kurtarırdım kendimi. Bazen o numara işe yaramazdı, başka yollar arardım. Tabi bazen gıdıklanmayla sona ererdi.

Aile açısından şanslıydım anlayacağınız, dönemin baba tarafında tek torunu, ailenin ilk çocuğu olmanın tüm keyfini sürdüm.

Ama yalnızdım işte. Mahalle ortamım hiç olmadı, zira mahallede çocuk yoktu, olanlar da çıkamıyordu. Bir kaç kez ev değiştirmenin de etkisi oldu tabi. Şikayet etmiyorum. Bol bol oyuncağım vardı. Oyuncaklarımla oynardım. Hayal ederdim hep. Onlarla kendi kendimi oyalardım. Yeni oyunlar icat ederdim. Top silgilerle futbol oynamaktan platform oyunlarına kadar çeşit çeşit oyunlar oynamışlığım vardır. İleride çizgiroman okumaya başladığımda kendi çizgiromanlarımı yapmaya başlamıştım. Kuzenlerle de dergi yapardık. Eski alışkanlıktı. Çengel bulmaca yapardık birbirimize, labirent yapardık...

Güzel günlerdi. Yalnızlıktan pek dem vurasım gelmedi, belki sonra.

Hiç yorum yok: